20 Ağustos 2017 Pazar

Bu Şiiri Senin İçin Yazmadım

Sen şimdi başkasının yağmuru
Başka kentin gökyüzünde bir bulutsun
Elleri avuçlarına değen bir kurbağanın
Prense dönüşme umudusun
Ne yazık...

Her hata kendi içinde doğururken yıkıntısını
Sadece acı çekmiş olan anlardı
İçindeki can çekişen ceylanı
Bilirsin ki dağlarım denizlerine her daim paraleldi
Fakat her paralel gibi
Bu da ayrıldı artık kendi doğrusuna

Tutturmuşuz bir yaşamak lafı gidiyor
Ben öleli, yüzünü en son göreli
İki ayı geçti
Saymıyorum artık merak etme günleri
70. gece olduğunu bilmiyorum bu gecenin
Ve sana yazılmıyor artık zaten
Kalemimden çıkan hecelerim
Yine yalan söyledim, özür dilerim...

Söylediklerim kadar sustuklarım da yakar canımı
Fakat ben artık bu suskunlukları
Kendime keyif eyleyip alıştım
Bilmeni istemediğim bir sır gibi sakladım
Ve inanmazsan darılırım ;
Bu şiiri senin için yazmadım

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Müptela

Kadın,
Varlığının tarifi çölde su gibi
Ve bil ki bükülmek için tutulmaz
Öpülmek için tutulur
Kollarının yorgun bilekleri

Sen sanki dağda rüzgara karşı koşan
Yorulup olduğu yere oturan bir çocuk
Ben ise o rüzgarın ta kendisi
Ruhum öyle ister ki arkandan esmeyi...

Kırık camları daha yeni temizliyorum ayaklarımdan
Aklımda sadece sana koşmak varken
Her seferinde takılıp düşüyorum taşlara
Taşlar ki, benim aciz yaralarım
Taşlar ki, benim paranoyak hastalığım

Tavanlarda sallıyorum zihnimi
Camlara tosluyor kuş sürülerim
Anlıyorum ki sen benim için vazgeçilmez bir eş
Ruhumun aynasına denksin
Mahkumuna aşık bir celladın
Diyemediği '' Gitme '' sin

Zararım olsun istemem sana
Zira sana gelecek zararı seve seve boynumda taşırım
Ve eğer günahsa öpmek boynundan
Ben o günahın da müptelasıyım