Soğuktur karanlığı üstüme serpen
Sabahlamaktır, bir aşkın ayazında
Sen haklıydın, her şey biter
Ama sensizlik inan ölümden beter
Unutturur kendini aniden çekip giden
Yaşamak artık umuda bağlıdır
Sen karar ver, o günü görür müyüm ?
Yada ipleri sana bağlı bir kördüğüm müyüm ?
Deniyorum unutmayı seni en ucuz şaraplarda
Deniyorum unutmayı seni her gün yağmurlarda
Bul haydi, sil tüm izlerini
Kim açıklayacak
Bu
Deliliği ?
9 Kasım 2017 Perşembe
7 Kasım 2017 Salı
Mut
Mut muştaymış çarpan yüze
'' Çok da kaptırmamak gerek. '' dedi annem
Akşam üstleri kahve içerken
Ve ben hep kafamda felaket senaryoları bezdirdim
Sigaraysa acıydı genelde, çok kurumuş
Kuruyan sadece tütün değil,
Senin kalbin de tütün değildi, saramadım
Her gelişimde geri gitmeni
Her kaçışında gelmeme bağladım
İlmeklerle örüyorum artık canımın çakıl taşlarını
Gitmeklerle bitiremiyorum yolları
Senden nefret ediyorum
Senden nefret etmekten daha da çok nefret ediyorum
Böylece bir bölüğü bütünlüyorum
Kusura bakma anne, dokuz ayda doğamıyorum
Ama on ayda ölebiliyorum
'' Çok da kaptırmamak gerek. '' dedi annem
Akşam üstleri kahve içerken
Ve ben hep kafamda felaket senaryoları bezdirdim
Sigaraysa acıydı genelde, çok kurumuş
Kuruyan sadece tütün değil,
Senin kalbin de tütün değildi, saramadım
Her gelişimde geri gitmeni
Her kaçışında gelmeme bağladım
İlmeklerle örüyorum artık canımın çakıl taşlarını
Gitmeklerle bitiremiyorum yolları
Senden nefret ediyorum
Senden nefret etmekten daha da çok nefret ediyorum
Böylece bir bölüğü bütünlüyorum
Kusura bakma anne, dokuz ayda doğamıyorum
Ama on ayda ölebiliyorum
3 Kasım 2017 Cuma
Yoksay
Biraz daha bira gerek bana
Yazamıyorum, yazamıyor, yazamıyorlar
Silemiyorum hüzün denen mereti sağımdan
Önümde arkamda rastladığım her yanda
Aynada biri var, tanımıyorum
Yabancılarla yaşıyorum tek göz odada
Yoksay
Trenler, metrolar kurmuştum kondiktörsüz
Bir şair vurmuştum sana ham dalından
Şarabın manasını yüklemiştim boynuna
'' Hayyam. '' demiştim o gece, '' Ne güzel şair. ''
- Keşke her boku şarkılaştırmasalar.
- Dudakların şarkılaşmaya değer tek şey.
Yoksay.
Bir sonra ki istasyon Beytepe
Beşyüz kere kırk bir ve beşyüz kere yirmi bir
Üst geçitler, yağan yağmurlar
Sabahın körlerinde aşınılan yollar
Poğaçalar ve kıymalı poğaçalar
Yüzük parmağının tarifsiz inceliği
Yoksay.
Anıları vurabilsem keşke kuş vurur gibi
Hafızamı silebilsem keşke geriden, baştan
Bir unutsam iki hatırlarım ben, bilirsin
Bir kızsam iki affederim
Bu yüzdendir hep kuşluk vakti küsmelerim
Akşam vakti kahkahalarıma yenilir
Yoksay.
Şarkılar var, kurulan şiirler
Silemezsin, ben de silemem onları fakat
Unutulması gerekiyormuşçasına kararlılar artık
Değerli fakat bir o kadar da manidarlar
Her şeyi boşverebil, mutlu kal
En güzeli sen
Yoksay.
Yazamıyorum, yazamıyor, yazamıyorlar
Silemiyorum hüzün denen mereti sağımdan
Önümde arkamda rastladığım her yanda
Aynada biri var, tanımıyorum
Yabancılarla yaşıyorum tek göz odada
Yoksay
Trenler, metrolar kurmuştum kondiktörsüz
Bir şair vurmuştum sana ham dalından
Şarabın manasını yüklemiştim boynuna
'' Hayyam. '' demiştim o gece, '' Ne güzel şair. ''
- Keşke her boku şarkılaştırmasalar.
- Dudakların şarkılaşmaya değer tek şey.
Yoksay.
Bir sonra ki istasyon Beytepe
Beşyüz kere kırk bir ve beşyüz kere yirmi bir
Üst geçitler, yağan yağmurlar
Sabahın körlerinde aşınılan yollar
Poğaçalar ve kıymalı poğaçalar
Yüzük parmağının tarifsiz inceliği
Yoksay.
Anıları vurabilsem keşke kuş vurur gibi
Hafızamı silebilsem keşke geriden, baştan
Bir unutsam iki hatırlarım ben, bilirsin
Bir kızsam iki affederim
Bu yüzdendir hep kuşluk vakti küsmelerim
Akşam vakti kahkahalarıma yenilir
Yoksay.
Şarkılar var, kurulan şiirler
Silemezsin, ben de silemem onları fakat
Unutulması gerekiyormuşçasına kararlılar artık
Değerli fakat bir o kadar da manidarlar
Her şeyi boşverebil, mutlu kal
En güzeli sen
Yoksay.
20 Ağustos 2017 Pazar
Bu Şiiri Senin İçin Yazmadım
Sen şimdi başkasının yağmuru
Başka kentin gökyüzünde bir bulutsun
Elleri avuçlarına değen bir kurbağanın
Prense dönüşme umudusun
Ne yazık...
Her hata kendi içinde doğururken yıkıntısını
Sadece acı çekmiş olan anlardı
İçindeki can çekişen ceylanı
Bilirsin ki dağlarım denizlerine her daim paraleldi
Fakat her paralel gibi
Bu da ayrıldı artık kendi doğrusuna
Tutturmuşuz bir yaşamak lafı gidiyor
Ben öleli, yüzünü en son göreli
İki ayı geçti
Saymıyorum artık merak etme günleri
70. gece olduğunu bilmiyorum bu gecenin
Ve sana yazılmıyor artık zaten
Kalemimden çıkan hecelerim
Yine yalan söyledim, özür dilerim...
Söylediklerim kadar sustuklarım da yakar canımı
Fakat ben artık bu suskunlukları
Kendime keyif eyleyip alıştım
Bilmeni istemediğim bir sır gibi sakladım
Ve inanmazsan darılırım ;
Bu şiiri senin için yazmadım
Başka kentin gökyüzünde bir bulutsun
Elleri avuçlarına değen bir kurbağanın
Prense dönüşme umudusun
Ne yazık...
Her hata kendi içinde doğururken yıkıntısını
Sadece acı çekmiş olan anlardı
İçindeki can çekişen ceylanı
Bilirsin ki dağlarım denizlerine her daim paraleldi
Fakat her paralel gibi
Bu da ayrıldı artık kendi doğrusuna
Tutturmuşuz bir yaşamak lafı gidiyor
Ben öleli, yüzünü en son göreli
İki ayı geçti
Saymıyorum artık merak etme günleri
70. gece olduğunu bilmiyorum bu gecenin
Ve sana yazılmıyor artık zaten
Kalemimden çıkan hecelerim
Yine yalan söyledim, özür dilerim...
Söylediklerim kadar sustuklarım da yakar canımı
Fakat ben artık bu suskunlukları
Kendime keyif eyleyip alıştım
Bilmeni istemediğim bir sır gibi sakladım
Ve inanmazsan darılırım ;
Bu şiiri senin için yazmadım
19 Ağustos 2017 Cumartesi
Müptela
Kadın,
Varlığının tarifi çölde su gibi
Ve bil ki bükülmek için tutulmaz
Öpülmek için tutulur
Kollarının yorgun bilekleri
Sen sanki dağda rüzgara karşı koşan
Yorulup olduğu yere oturan bir çocuk
Ben ise o rüzgarın ta kendisi
Ruhum öyle ister ki arkandan esmeyi...
Kırık camları daha yeni temizliyorum ayaklarımdan
Aklımda sadece sana koşmak varken
Her seferinde takılıp düşüyorum taşlara
Taşlar ki, benim aciz yaralarım
Taşlar ki, benim paranoyak hastalığım
Tavanlarda sallıyorum zihnimi
Camlara tosluyor kuş sürülerim
Anlıyorum ki sen benim için vazgeçilmez bir eş
Ruhumun aynasına denksin
Mahkumuna aşık bir celladın
Diyemediği '' Gitme '' sin
Zararım olsun istemem sana
Zira sana gelecek zararı seve seve boynumda taşırım
Ve eğer günahsa öpmek boynundan
Ben o günahın da müptelasıyım
Varlığının tarifi çölde su gibi
Ve bil ki bükülmek için tutulmaz
Öpülmek için tutulur
Kollarının yorgun bilekleri
Sen sanki dağda rüzgara karşı koşan
Yorulup olduğu yere oturan bir çocuk
Ben ise o rüzgarın ta kendisi
Ruhum öyle ister ki arkandan esmeyi...
Kırık camları daha yeni temizliyorum ayaklarımdan
Aklımda sadece sana koşmak varken
Her seferinde takılıp düşüyorum taşlara
Taşlar ki, benim aciz yaralarım
Taşlar ki, benim paranoyak hastalığım
Tavanlarda sallıyorum zihnimi
Camlara tosluyor kuş sürülerim
Anlıyorum ki sen benim için vazgeçilmez bir eş
Ruhumun aynasına denksin
Mahkumuna aşık bir celladın
Diyemediği '' Gitme '' sin
Zararım olsun istemem sana
Zira sana gelecek zararı seve seve boynumda taşırım
Ve eğer günahsa öpmek boynundan
Ben o günahın da müptelasıyım
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)